Kategori: arkadaşlık,
Ormanı Yeşili ve Hayatı Çok Özledim Dostlar
Biliyor musunuz dostlar
Ormanı özledim
yeşil yapraklarının hışırtısını
her attığım adımda
yere düşen ümitsiz yaprakların
benimle konuşmasını özeldim
Ağaç kakanın yuvasını yaparken çıkarttığı sesleri
Sincabın benimle saklambaç oynamasını özledim
Sadece sırt çantam çakım ve elimdeki sopayla
Mesela Çatalca’da ormanın kucağında
yürüdükçe şükretmeyi, doğanın kollarına sığınmayı özledim
Sırt çantam demişken
İçinde bir kangal sucuk
bir termos çay,
bir güzellik daha
ama onu şimdi söylemek istemem
Hayal ediyorum
Ormanda saatlerce yürümüşüm
ama hala doyamamış gözüm arkamda kalmış
Sanki yıllar sonra kavuşmuşuz da doyamadan birbirimize
ayrılmışız gibi ormanı ozledim
Kocaman boylu poslu ağaçlar arasında yürürken
Birden kulaklarımda sus sesi yankılanmış
işte bu ,
tam aradığım güzellik demişim.
Sonra doğadan izin alarak
küçük bir ateş yakmışım
Sırt çantamda sucuk var ya
onun hatırına işte ne yapayım
Bir kangalın yarısı bile yeter fazlada gözüm yok
çakım ne güne duruyor
yere yeni düşmüş kırık bir dal bulmuşum
ucunu sivriltmiş sucuğumu dilmişim
közde pişecek ya
acele etmiyorum işte
beklerken boş durur muyum hiç
Açmışım şişeyi mantarı elimde
yosun var mı mantarda diye inceliyorum
Mis gibi kokuyor
Doğa işte
Çok cömert insana
özellikle kırmızı seçmişim
Boğaz kare Öküz gözü karışımı
Neden öyle biliyor musunuz?
Buram buram Anadolu koksun istemişim.
Canım Anadolum
Sırça köşküm, Ata yadigarım
Can yoldaşım.
Açmışım kollarımı yaşıyorum demişim,
Yaşadım diyebilmek için haykırmışım
Sonra elimdekini farketmişim,
bereket, niğmet, servet demişim
Sucuk elimden usulca korların üzerine konuvermiş
ilk yağlar düşüyor közlerin arasına
sessizlik birden sucuk kokusu ile sarmaş dolaş olup
coşuvermiş.
Şişe elimde
bardak kadeh istemem ki
bakın işte burası çok önemli
ilk dalga lezzet geliyor
Önce hafif kızarmak üzere olan sucuktan bir kertik almışım
Evet Elimle , neden şaşırdınız!
Biraz yanıyor elim, çok sıcak,
bende zaten öyle olsun istiyorum
acımdan tadına varılamaz ki!
Bu lanet virüsten önce de öyle yapıyordum ki zaten
Öyle seviyorum demek ki,
Damağım önce sucuğun yağına kavuşuyor
Sonra sarımsak kokusu hafif belli ediyor kendini ,
bende varım diyor,
kimyon karabiber derken dil nasibini alıyor,
Hayat budur dostlar, yaşam budur , güzel olan budur,
İşte şimdi tam zamanı,
Şarap her zaman tamamlayıcı lezzet görevindedir.
O muhteşem sıcak dilim gırtlaktan boğaza doğru ilerliyor
Mavi sularda bir yelkenli gibi enginlere açılır gibi yani
Şarap yelkenleri dolduran yel gibi
İlaç gibi yani,
Damak bu lezzeti biliyorum diyor bir yandan
Bu zevk, bu lezzet bu mucize unutulur mu hiç
Kaydetmiş belleğine
Közde kızarmış sucuk yolculuğunu tamamlayıp
Mideye indiğinde
kendinden emin, korkmuyor
Biliyor arkasından şarap gelecek
İşte o zaman ne olacaksa olacak
Ama mutluluk garanti,
kesin çok güzel olacak
Tam o sırada kapadığım gözlerim yeniden açılıyor
Önce şükretmek geliyor tekrar içimden
Yeşile, doğaya, Sincaba, ekmeğinin peşinde koşturan karıncaya
Ağaçkakana, yuvasında ince hesaplar yapan tilkiye,
Korkudan kalbi tir tir tireyen tavşana,
göldeki balığa, vak vak eden kurbağaya ,
ve en çok da yeniden dalında yeşermeye çalışan yaprağa
Sizi seviyorum diye haykırmak
sımsıkı sarılıp
Biraz içimi temizlemek için
hüngür hüngür ağlamak istiyorum
Acıdan değil, kederden değil, evde tıkılıp kalmaktan değil
Sevinçten belkide,
Belkide acizliğimden
Kim bilir bu güne kadar ki sahte alimliğimden sıkıldığım için
doya doya ağlamak geçiyor içimden,
Mutluluktan sevinçten ağlamak
Kim bilir belki de üzüm gibi ezilmekten
yorulmuşum,
dara düşmüşüm kendi insanlığımın içinde kaybolmuşum.
Çok özlemişim dostlar, canlar, insanlar
Köy çocuğuyum ben,
bildiğiniz etten kemikten
ama önce doğaya, hayvana ve sonra da
bir çok kazıktan ve tecrübeden sonra insana sevdalıyım ben
İyi insana, yürekli vicdanlı olan insana
Cana can katana, sevdalı insana
Bir zavallıyım ben,
Çok özledim dostlarım çok,
Ormanı, yeşili, yaprağı,
sıcak bir çay fincanındaki ilhamı,
şaraptaki endamı, en çok da
yeniden hayata tutunmaya çalışan
yeşeren yaprağı çok özlemişim çok.
Özlemek ne güzel bir niğmet dostlar
Özlemek hasret gidermek ne büyük
ne muhteşem bir servet dostlar
insan hiç kaybetmek istemiyor
neyi mi , yapmayın canlar ,
doğayı, güzeli, huzuru ve sevgiyi
özledim.
Dostlar gerçekten özledim
insan olmayı, yalnız iken bir hiç olduğumuzu
Birlik beraberlik ve dayanışmayı
çok özledim dostlar.
Hmde çok.
Verdikçe var olmayı çok özledim dostlar
Hemde çok.
Cevat Çırak
14.04.2020
İstanbul.
Keyifli Bir Günün Anısına
Dün unutulmaz bir gün yaşadık diyebilirim canlar,
Sürekli birlikte vakit geçirdiğimiz dostumuzun kafesinde
küçük bir köşe masada
dört arkadaş,
Havadan sudan tatlı sohbetler eder iken
Birden hadi kalkın gidiyoruz diye bir ses böldü sessizliği
Nerde nasıl ne için diye sorulmaz bizde
Davete icabet ettik, koyulduk yola
Çok yol alamadan bir köşe döndük,
hoş geldiniz buyurun dedi ve girdik kapıdan
Küçük ayaklı bir sepha üzerinde eski gazeteden bir örtü karşıladı bizi,
Masa hazırlanmış önceden , mesele anlaşıldı
ziyafete davet edilmiştik
Bakalım bizi bugün neler bekliyor, hadi hayırlısı…
Bir binanın giriş katındaki dükkandayız dört arkadaş
perde yerine bir buzdolabı kolisi çekilmiş pencerelere
kimseyi rahatsız etmeyeceğiz yani,
Arabanın arka bagaj kapısı açıldı, mutfak olarak kullanacağız,, enteresan
Dükkanla karton perde arasında ziyafet soframız
dört plastik tabure sandalye yerine
Küçük üstü gazete ile örtülmüş metal ayaklı bir sepha,
masa yerine, güzellik işte bu.
Arabanın bagajındaki nevale çoktan hazırlanmış bizi bekliyor
Şarap yeni yapılmış taze ev yapımı, bitirilmiş bir meşrubat kabında,
Meze, sucuk ev yapımı, kavurma burkanda( kavanozda)
Bardaklar kağıt, geri dönüşümlü yani,
iki cam tabak, ev sahibi başlıyor dilimlemeye, kesmeye,
belli ki ustalaşmış, ince ince diliyor bıçağı tutuşundan belli
İlk kadehler kalkarken hepimizi bir eksiklik hissediyoruz,
şerefe diyemiyoruz
iki dostumuz daha var davet etmeliyiz
Biri kafenin sahibi, diğeri muhabbetlerin fatihi,
Bir eksikle tamamlandık, kafenin sahibi şimdi yanımızda
kolları kırık ama ona özel bir koltukta oturuyor,
Bizde misafire saygı büyük, bizde insana sevgi sonsuz,
bize yetişmek için, muhabbetten geri kalmamak için,
hemen bir kağıttan kadehi yuvarlıyor, tamam şimdi oldu eşitlendik diyoruz
Keyif dolu muhabbet başlıyor, çıkarsız menfaatsiz bir sıcaklık gönlümüzde
mezeler ilaç gibi, bizim ora işi üstelik hepsi naturel, ilaçsız yani, sağlıklı.
Şarap yağ gibi akıp gidiyor, gırtlaklar bayram yeri, mideler keyifli,
Yanlış olmasın diye hatırlatıyorum,
Oturduğumuzda öğlen saatlerini biraz geçiyordu,
bir kadeh, bir buçuk litrelik gazoz şişesi derken,
keyifler yerli yerinde, ıştınma* 🙂
Hadi birde bunu deneyelim, bu bıldırdan** diyor ev sahibi
koyuyor önümüze başka içilmiş gazozdan kalma bir yeni şişeyi
Kafalar yavaş yavaş rayına oturmuş, şarapta eski olunca
türküler şarkılar faslına geçiyoruz,
İçimizde bir Barış Manço hayranı var,
şunu çal bunu oynat derken muhabbet koyulaşıyor,
Telefondan Barış Manço çalışıyor, Alla beni pulla beni diyor,
Ama biz zaten çoktan allanmış pullanmışız, kafalar mısmıl*** yerinde
Ev sahibi çok titiz adam, önümüzdeki tabaklardan meze bittikçe
dilip dilip yeniliyor tabakları,
rahatsız olurum ben, misafir önünde öyle boş tabakla olmaz diyor
Keşke şarabı da öyle takip etmese,
Biraz zaman sonra, geçen seneki de bitti diyor, Selanikli arkadaş.
kalkıp bir yeni şişe ile geri dönüyor ev sahibi,
altı yıllık diyor, bununla devam edelim…
e, edecek halimiz kalmadı ama, kuyruklar dik bizde
kimse hayır yeter demiyor, saat geç oldu demek aklımıza gelmiyor,
Hadı hayırlısı bakalım, bu işin sonu elbet bir yere varacak, ama nereye…
Bakıyorum da kimsenin eli yeni açılmış şişeye varmıyor,
açtık şişeyi ama depo dolmuş mezede çok yer yok, gitmiyor artık,
beş arkadaştan sadece bir ben devam ederim diyor,
Ben diyor Rafilerdenim, bizde bayrak yere düşmez
gülüşüyoruz, keyifliyiz, mutluyuz, şerbet gibiyiz derken
Ev sahibi bir şişe kızılcık şerbeti çıkartıyor, vay anasını diyoruz,
bereket bereket üstüne, keyif keyif üstüne, şükürler olsun.
En kötü günümüz böyle olsun der gibiyiz hepimiz.
Biz kim miyiz, söyleyeyim o zaman,
Dördümüz Deli Orman eteklerinden
Ev sahibi Şumnu Dereköylü
Biri hep Omurtak Obitelliyim diyor ama,
Can Mahalleden olduğunu biliyoruz,
Nerden mi biliyoruz çünkü bizim köyün dağmadı
Birimiz Yunanistan göçmeni
Geri Kalan ikimiz
Eski Cuma Muratlar köyünden
Ama birimiz Rafilerden
Diğerimiz yani ben,
Sen hem Rafilerden hem Molla Ahmetlerdensin diyorlar…
Gülüşüyoruz, kafalar keyifli, yürekler neşeli,
Eğri Eğri, Doğru Doğru şarkısı çalıyor, yine Barış Mançodan
Lakin biz artık ne haldeyiz bilmiyoruz,
Hadi diyoruz kafeye kahve içmeye,
Ben devam edeceğim diyen dostumuz alıyor şarap şişesini,
Kalan nevaleyi yanına, çıkıyoruz sıcak salaş mekandan
Keyifliyiz, mutluyuz, demlenmişiz gururluyuz,
Dostluk budur işte diyoruz, hayat budur,
Zihnimize hep güzellikler, iyi duygular, insani şeyler yani.
Kahve içmeye gidiyoruz, yoldayız,
Aklıma Mevlanın sözleri geliyor,
” Kendine bak kendine…
Özüne, Sözüne, Benliğine,
İlgilenme kimseyle,
Kim ne yemiş,
Kim ne giymiş,
Bundan sana ne.
Sen kendini besle,
Bilgiyle,
Sevgiyle.
Ancak o zaman ulaşırsın,
İnsan olmanın erdemine…
Cevat ÇIRAK
26.01.2019
*konuşma
**geçen yıldan
*** tam tamına
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.