Balkan Türklerinin Çocuklarına

Yahya Kemal Balkanlar Üsküp doğumlu ve doğduğu topraklara aşık bir milli şairimizdi. Ne zaman Balkanlardan konu açılsa aklıma hep Yahya Kemal gelir.

Bu dizelerine hayranım mesela;

Geldikti bir zaman Sarı Saltık’la
Asya’dan
Bir bir diyâr-ı Rûm’a dağıldık
Sakarya’dan

Bu diziler hep bana memleketimi hatırlatır.

Kopartılmak zorunda kaldığımız güzelim Diyar-ı Rum toprakları hepimizin yürek yarası.

Balkanlar deyince önce Bulgaristan gelir aklıma.

Balkanlarda en çok Türkün yaşadığı topraklardır Bulgaristan.

Kuzeydoğu Bulgaristan Deliormanda, daha kuzeyde Dobrucada, güneyde Kırcaalide yoğun bir Evlad-ı Fatihan hala Türk ve müslüman olarak yaşamaya ve mücadele etmeye devam etmektedir.

Yahya Kemal ” Bir Türk’ün gönlünde nehir varsa Tuna, Dağ varsa Balkan’dır der.

Evet Balkan Türklerinin gönlünde hep ata topraklarında yarım kalmış hüzünlü özlem dolu hatıraları vardır.

Bu öyle bir yaradır ki merhemini tazeledikçe kapanmaz bir hal alır sürüp gider.

Rumeli Fatihi olarak bilinen Orhan Gazinin büyük oğlu olan Gazi Süleyman Paşa 1352 yılında Dimetokada Bulgarları yenmiş ve Avrupa Kapısını açmıştır.

İşte bu tarihten itibaren Osmanlının fetihleri devam etmiştir.

Yahya Kemalin şiirinde bahsettiği, Hacı Bektaş-ı Velinin öğrencisi Sarı Saltuk, Balkanların Osmanlılar tarafından fethedilmesinden önce Balkanlarda ve civarındaki bölgelere seyahat ederek insanlara İslâm’ı tebliğ eden bir derviştir.

Görüleceği üzere biz Balkan Türkleri 93 harbi olarak anılan Osmanlı Rus Savaşına kadar (1877-1878) Balkanları vatan bellemiş, beş asır bu topraklarda at koşmuşturmuş bir milletin evlatları olarak nam salmışız.

Maalesef Osmanlı’nın hazırlıksız yakalandığı 93 harbi bir yıl sürmüş ve İstanbul yakınlarında Yeşilköyde Ayastefanos Anlaşması imzalanarak son bulmuştur.

93 Harbi olarak adlandırılan savaşlar yoğun olarak Bulgaristan topraklarında gerçekleşmiş olduğundan, bu savaştan sonra Bulgaristan Türklerinin çileli, eziyet dolu, zülüm yılları başlamıştır.

Savaştan hemen sonra haksızlıklar ve zülümler başlamıştır.

1877-1886 yılları arasında Türk mektep ve medrese binalarının 1.500 (bin beşyüz) kadarı yıkılmıştır. (Kaynak 1)

Ayakta kalan diğer Türk okulları, yeni kurulan Bulgar Prensliği tarafından karşılıksız devletleştirilmiştir. (Kaynak 2)

Kısa bir süre sonra Bulgaristan Türkleri el birliğe ile yeniden okullarını toparlamaya başlamıştır. Bina ihtiyaçlarını karşılamak için Türk halkı mescitleri, misafir odalarını, hatta eğitime uygun olmayan ambarları okul haline getirerek çocuklarının eğitim ve öğrenimini sağlamaya gayret etmiş, öğrencilerini okulsuz bırakmamaya çalışmıştır.

Bulgaristan Türkleri 1894-1895 yılları arasında Türk okulları için 268.237 leva harcamıştır. Yapılan harcamanın sadece % 4 lük kısmı (11.946 leva) Bulgar hükümeti tarafından karşılanmıştır.

Her türlü imkansızlığa ve engellemeye rağmen 1894-1895 yılları arasında Türk toplumunun 1.300 ilk ve orta okul: bu okullarda görev yapan 1.516 öğretmen 75.582 Türk öğrenciye hizmet etmeye çalışmıştır. (Kaynak 3)

Türklerin yoğun gayretinin aksine Bulgar devletinin denetim ve yetkisi her geçen gün artmıştır. Osmanlı devleti ile yapılan ikili anlaşmalara rağmen, Bulgar hükümetleri üstlendikleri yükümlülükleri yerine getirmemiştir.

Halk Çiftçi Birliği döneminde küçük iyileşmeler olduysa da uzun sürmemiştir. 1923- 1931 askeri darbe döneminde Bulgaristan Türklerinin sorunları ve sıkıntıları artmaya devam etmiştir.

Bulgaristan Türklerinin fedakar öğretmenleri evlatlarının eğitimi için her türlü fedakarlığa göğüs germeye devam ederken Türkiye Cumhuriyeti Bulgaristan Türklerine yardımlar yapmaya devam etmiştir.

Türkiye Cumhuriyetinde yeni Türk harfleri ile ilgili kanun çıkmadan (1 Kaım 1928) Bulgaristan Yanbolu’da ilk yeni Türkçe harfler ile Yenilik gazetesi 13. Ekim 1928 tarihinde neşredilmiştir. Kısa bir süre sonra Turan (1928), Savaş (1929) , Rodop (1929), Halk Sesi (1929), Deliorman (1929) gazeteleri Latin harflerine geçmiştir.

Türk Öğretmenler Birliği Bulgaristan Türklerinin yeni harflerle eğitimi için hızla karar vermiş ve yeni Türkçe harflerle eğitime geçmiştir.

Bu arada Bulgaristan hükümeti boş durmamıştır. Sofyadaki Baş müftülük aracılığı ile yeni alfabeye muhalif bir tavır sergilemiştir. Arap Alfabesi ile basılan kitapların süresini 4 yıl geçerli olmasını müftülük sağlamıştır. Türkiye Cumhuriyetinin gayreti ile bu karardan vazgeçilmiştir.

Delioraman gazetesi bu haberi ”Arapça Yasaktır” başlığı ile basmıştır.

Halk dershanelerinin düzenlediği kurslar ile Türkler hızla yeni Türk alfabesini öğrenmeye başlamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Bulgaristandaki Türklerin yeni harflerle eğitimine bu dönemde nakdi ve ayni desteklerde bulunmaya devam etmiştir.

Bu arada Sofya’daki Baş müftülük Türkiye Cumhuriyet rejimi aleyhine yazılara izin vermiştir. Böylece Cumhuriyet rejimine karşı olanlar ve olmayanlar olarak Bulgaristan Türklerini bölmek için için Bulgaristan devleti çaba sarfetmeye devam etmiştir.

Bulgaristan Türkleri her geçen gün planlı ve programlı bir şekilde sindirilmeye çalışılmış, zengin Türklerin mal ve birikimine bedavadan sahip olmak için çeşitli sindirme ve yıldırma politikaları ile göçe zorlanmışlardır.

Bu konuya somut bir örnek vermek gerekirse; 1934 yılında Bulgar Polis Müdürlüğünce hazırlanan bir talimatnameden alıntı yapalım.

” Biz yurdumuzda yaşayan Türkleri eritip Bulgar yapacağımızı hayal edemeyiz. Bu yüzden de Türkleri cehalet içinde tutmak, kültür düzeylerini en düşük seviyede tutabilmek için ekonomik açıdan da ayaklarının üstünde doğrulabilmelerine izin vermemek için ellemizden geleni yapmalıyız” (Kaynak 4)

Görüldüğü üzere sistemli ve planlı bir şekilde Bulgaristan Türkleri taciz edilmiştir.

Bundan sonraki yıllarda zorluklar devam etmiştir. 1941-44 yılları arasında Bulgaristan yöneticileri çeşitli bahanelerle Türk öğretmenleri görevden almış, Türk okullarını kapatıp, Bulgarlaştırma politikasını uygulama yolunu tutmuştur. (Kaynak 5)

9 Eylül 1944 tarihinde Bulgaristanda yeni bir dönem başlamıştır. Kısa bir süre sonra Bulgaristan Halk Cumhuriyeti Türk okullarını tamamen ortadan kaldırmıştır. Devlet 1946 yılında başladığı devletleştirme sürecini 1948 yılında tamamlamıştır. 1959 yılında Türk azınlıklık ilk ve orta okulları Bulgar okulları ile birleştirilmiştir.

Bundan sonraki yılları (1960 sonrasını) yazmaya gerek olmadığını düşünüyorum.

Hepimizin bildiği gibi 1990 yılına kadar devam eden sosyalist hükümetler Türk çocuklarına ana dillerinde eğitim hakkı tanımamıştır.

Bulgaristan Türklerinden başka Balkan ülkelerinde yaşayan Türkler sıkıntı çekmedi çok rahat yaşadılar diyebilir miyiz?

Bu sorunun cevabı hayırdır elbette.

Ben sizlere sadece en çok Evlad-ı Fatihanın yaşadığı Bulgaristandan bahsettim.

Eski Yugoslavya Romanya ve Yunanistanda yaşanan bire bir aynı olmasa bile yüzlerce örnek olay var elbette.

Yazıyı uzatmamak ve asıl hedefimize odaklanmak adına kısa tutuyorum.

Hele yakın geçmişte NATO askerlerinin gözü önünde Bosnada Srebrenitsada yaşanan acılarımız henüz çok taze.

“Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.”

Aliya İzzetbegoviç

Bu yukarıdaki sözler ne bir eksik ne de bir fazladır.

Ekleme yapmaya gerek olduğunu düşünmüyorum.

Görüleceği üzere çok kısa bir özet dahi durumun vahametini açıklamaya yetmektedir.

Oysa durum çok farklı olabilirdi aslında…

İmkanlar sağlandığı sürece çocuklarımız başarıya giden yolda yıldız gibi parlayacaktır.

Balkan Türklerinin çocukları zekidir, çalışkandır.

Çocuklarımıza olan güvenimiz eğitim öğretim anlamında tamdır.

Yaşanan bu uzun işkence ve zülüm döneminden dersler çıkartmamız kaçınılmazdır.

Bu kısa özetten sonra çocuklarımıza seslenmek istiyorum.

Sevgili Balkan Türklerinin kıymetli evlatları.

Bu yazıya neden gerek duydum?

Neden Balkan Türklerinin çocukları eğitim öğretim ve sonrasındaki iş hayatlarında üst düzey görev ve sorumluluk alamadılar bilin istedim.

Açıkça görüldüğü üzere çocuklarımız eğitim ve öğretim hayatlarında bilinçli ve planlı olarak

geri bırakılmışlardır.

Bu kabul edilemez durumu yıkmak gerekmektedir.

Engellerimizden kurtulma zamanı çoktan gelmiştir.

Büyük zorluklar ve sıkıntılar sürecinden sonra çok şükür yolumuzda büyük denilebilecek engeller kalmamıştır.

Balkan Türkleri asırlardır çok çeşitli badireler acılar sıkıntılar yaşadılar.

Başta Türk öğretmenleri ve aileleri olmak üzere yılmadan her konuda mücadele etmeye devam ettiler ve halen etmektedirler.

Balkan Türklerinin aydınları, planlı ve bilinçli bir şekilde, şiddet ve eziyetle ya kamplara sürüldü, ya göçe zorlandı, ya da kayıp oldular.

Balkan Türklerinin iş adamları geçmişte şiddet ve planlı işkence ve yıldırma politikaları uygulanarak göçe zorlandı, ellerindeki taşınır ve taşınmaz mallarına bedavadan el konuldu.

Balkan Türklerinin çocukları, çalışkan, akıllı, eğitime açık gençler olmalarına rağmen planlı ve programlı bir şekilde yozlaştırıldı, geri bırakıldılar.

Geçmiş dönemler incelendiğinde beyaz yakalı ve mavi yakalı olarak adlandırdığımız üst ve orta düzey yönetici kadrolarına bakıldığı zaman Balkanlardaki Türk çocuklarının çok az bir kısmının bu seviyedeki pozisyonlarda görev aldığını ve emek verdiğini görebilirsiniz.

Yeni bir dönemdeyiz artık.

Bu yukarıda saydığımız olumsuzluklar ve engeller özellikle Bulgaristan da yaşamaya devam eden çocuklarımız için artık büyük ölçüde geçerli değildir. Bulgaristanda demokrasi her geçen gün gelişmeye ve yükselmeye devam ettiği sürece, inanıyorum ki Türk gençleri yetenekleri ile göz dolduracaklar, çoktan hak ettikleri makam ve mevkileri söküp alacaklardır.

Türkiyeye göç eden ailelerimizin çocuklarına gelince. Sizler bu vatanın asil ve eşit yurttaşlarısınız. Önünüzde en ufak bir engel kalmamıştır. Balkanlardan gelen anne babalarınız Prof. Dr. İlber Ortaylı hocanın da belirttiği gibi Türkiyenin ara elaman ihtiyacını gidermiştir. Sınırlı ve kısıtlı imkanlarla anne babalarınız gerçekten büyük fedakarlık ile yeni düzende kendilerine yer bulmuş, binbir gayretle ayaklarının üzerine kalmasını bilmişlerdir.

Kısıtlı imkanlarla mucizeler yaşatan anne babalarınız Balkanlardaki özellikle Bulgaristandaki kısıtlı eğitim imkanları olmasına rağmen, harika işler başarmış, çalışkan insanlardır.

Anne babanızla ne kadar gurur duysanız azdır.

Siz gençlerimize düşen görevler büyüktür ve zahmetlidir.

Atalarımız geçmişte bu uğurda büyük bedeller ödemiştir.

Sizlerin önünde eğitiminize engel hiç bir sebep neden kalmamıştır.

Size güvenmek için onlarca neden sayabiliriz.

Ülkeyi yöneten kadrolar arasında en önde olmak en çok sizlere yakışacaktır.

Ülke yönetiminde sorumluluk almanız için her türlü destek ve fedakarlığa hazır olduğumuzu bilmenizi isteriz.

Özetlemek gerekirse.

Derler ki her göçmen ailesinin anavatanında 3 dönemi vardır, her aile bu üç dönemi sırasıyla yaşar.

Peki nedir bu üç dönem?

Hadi hep birlikte bakalım.

1- Dönem, yeni düzene alışma tanıma ve yer edinme dönemi.

Biz aile büyükleri (dedeler, büyük anneler) ve daha sonra anne babalar ve onların çocukları bu dönemi tamamladık diye düşünüyorum.

Geldik, yerleştik, uyum sağladık, öğrendik ve mücadeleye devam ediyoruz, her zaman bugünkü halimize şükür etmeye de devam ediyoruz.

2- Dönem, kazanmaya başlama dönemi, toplumda saygınlık ve itibar dönemi,

İşte şimdi sıra sizde.

En iyi okullarda okuyacaksınız.

En yüce görevlerde çekinmeden korkmadan sorumluluk alacaksınız.

Yaptığınız işten gurur duyacaksınız.

Biz size inanıyor ve güveniyoruz.

Büyük Atatürk Cumhuriyetimizin ilk yıllarında yurt dışına eğitim almaları için gönderdiği gençlere yazdığı mektupta “Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyorum; alevler olarak geri dönmelisiniz.” diye uğurlamıştır.

Gençler atasını mahçup etmemiş ve alev olarak yurda dönerek vatanlarına olan borçlarını çok çalışarak ödemişlerdir.

İşte bu dönem sizin döneminiz olacaktır.

Biz Balkan Türkleri yıldızlarımızı deniz kıyısından ya da göklerden toplamıyoruz.

Bizler yıldızlarımızı akıllı, planlanlı, disiplinli ve çok çalışarak kendimiz yetiştiriyoruz.

Bizim yıldızlarımız gençlerimizdir. Sizlere olan güvenimiz tamdır.

3 – Dönem, Atalarının izlerini aramaya başlama, köklerini arama dönemi,

Bu dönemi de bizler başlatacağız, sizler peşimizden gelecek bayrağı bizden devralacak ve layık olduğu hak ettiği yere Rumeli Beylerbeyi snacağını dikeceksiniz. Üçüncü aşamaya sizin de çocuklarınız katılacak omuz verecekler, ve her şey çok güzel, çok parlak ve muhteşem olacak.

Neden derseniz bizim geçmişimiz karınlık değil, gurur duyulacak bir geçmişimiz ve tarihimiz var.

Nereden gelip nereye gittiğimiz hilesiz hurdasız çok net.

Bu üçüncü aşama önemli ve elzem bir aşamadır. Neden çok önemli ve gerekli derseniz ?

Cevabım hazır;

Kaşgarlı Mahmut Divan-ü Lugati’t Türk adlı eserinde şöyle der: ’Soyunu bilmeyen nesilden, güçlü bir gelecek inşa etmesini beklemek hüsran olur.’ diyerek rotamızı belirlemiştir.

Bilmem anlatabildim mi?

Durun bitmedi, bir şey daha var;

Unutmayalım ki Balkanlar diye bir Türk yurdu vardır. Bunun
üzerinde saldırgan emeller besleyecek değiliz, ama bunu
bilmek ve tanımak zorundayız.
İmparatorluğun Son Nefesi / İlber ORTAYLI

Sanırım şimdi daha net ve anlaşılır oldu.

Sakın ola Ata yurdunuzu unutmayasınız, sakın ha, çünkü, tarih tekerrürden ibarettir. Gün gelir tarih bizi Balkanlara davet eder kim bilir!

Sevgili gençler Türkiyede de okumak kolay değil falan gibi gerekçeler sıralamayın, teferruata takılmayın. Muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur.

Hadi yazıya nokta koymadan önce bir şey daha hatırlayalım, öyle vedalaşalım.

“Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum: Batı senden, Türk’ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey Türk Çocuğu, o kabahat da senin değil, senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur. Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin! .. Bu belli. Fakat zekânı unut! .. Daima çalışkan ol…”

Mustafa Kemal Atatürk

Saygılarımla

Cevat ÇIRAK

26.07.2020

Kaynak 1 : Bulgaristan ve Bulgaristan Türkleri/ Do. Dr. Bülent Yıldırım Sayfa 166

Kaynak 2 : Bulgaristan ve Bulgaristan Türkleri/ Do. Dr. Bülent Yıldırım Sayfa 166

Kaynak 3: Bulgaristan ve Bulgaristan Türkleri/ Do. Dr. Bülent Yıldırım.

Kaynak 4: İsmail Cambazov, Balkanlarda Türkler ve Müslüman azınlıklar. Bulgaristan ve Bulgaristan Türkleri/ Do. Dr. Bülent Yıldırım. S.174.

Kaynak 5: Bulgaristan ve Bulgaristan Türkleri/ Do. Dr. Bülent Yıldırım. S. 175

Diğer kaynaklar: İslam ansiklopedisi, vikipedi,

Özellikle Doç. Dr. Bulent Yıldırım’ın son kitabı olan Bulgaristan ve Bulgaristan Türkleri kitabını okumanızı tavsiye ederim.

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.